18 Temmuz 2013 Perşembe

‘Analar ağlamasın diyorsanız samimi davranmanız gerekiyor’

‘Analar ağlamasın diyorsanız samimi davranmanız gerekiyor’
‘Analar ağlamasın diyorsanız samimi davranmanız gerekiyor’

Barış Platformu Sözcüsü Ömer Faruk Gergerlioğlu, barış sürecinde iktidarın samimi davranması gerektiğini savunarak, ‘’Analar ağlamasın diyorsanız, samimi davranmanız gerekiyor’’dedi.
Söz STK’ların sayfamızın 41.bölümünde Barış Platformu Sözcüsü aynı zamanda gazetemizin köşe yazarlarından Ömer Faruk Gergerlioğlu ile bir araya geldik. Geçmişten bu yana Türkiye’de barışın sağlanması için çalıştıklarını belirten Gergerlioğlu, ‘’ Analar ağlamasın diyorsanız, samimi davranmanız lazım’’dedi. Röportajımız sizlerle; 
Özgeçmiş
Ben Ömer Faruk Gergerlioğlu. 1965 Isparta Karamış doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Bursa’da tamamladım. Aslen Şanlıurfalıyım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1990 yılında bitirdim. Mecburi hizmetimi çeşitli il ve ilçelerde yaptım. Daha sonra Süreyya Paşa Gögüs Hastanesi’nde lisasımı yaparak göğüs hastalıkları uzmanı oldum.
Siyasete ilginiz nasıl başladı ?
Gözümüzü açtığımdan beri siyaset ve sosyal faaliyetlerle ilgili bir aile içerisinde yaşadım. Bu ortamı görünce kendimi ilmi açıdan yetiştirme çalıştım. Ardından Kocaeli’ne geldikten sonra, 2003 yılından itibaren MAZLUMDER Kocaeli Şube Başkanlığını yürüttüm. 2007’nin sonlarına kadar bu görevimi devam ettirdim. Daha sonra 1.5 yıl kadar da MAZLUMDER Genel Başkanlığını yaptım. Köşe yazıları yazıyorum. Dernek faaliyetlerimiz kapsamında bir takım çalışmalar yapıyorum. Birçok dini ve etnik ayrımcılık konusunda bir saha çalışması yaptık. Yani siyasetle çok ilgiliyim Adil ve eşitlikçi bir anlayışın kurulması için gayret sarf ediyorum.
 Barış platformunun kuruluşu ve çalışmalarından bahseder misiniz?
Uzun süredir Türkiye’de barışın sağlanması için gayret sarf ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerindeki bazı problemlerden dolayı bu sorun çıkmış durumda. Sorun evrilerek savaşa dönmüş ve karmaşıklaşmış. Bu toplumda insanlar birbirleriyle ayrışma noktasına gelmiş. Süreç yıllardır dalgalı bir şekilde devam ediyor. Kimi zaman duruyor. Kimi zamansa bir takım gelişmeler oluyor. Sorunu tanımlamakla ilgili de farklılıklarımız var. Biz Türkiye’de bir savaş var diyoruz. Kocaelili bir çok insan ‘’ne savaşı’’ diyor. Kocaelililer soruna ilgisiz davranıyor. Oysa on binlerce insan öldü, 800 milyar dolar bir kayıp yaşandı, ülke neredeyse iç savaşa girecekti. Allah’tan toplumsal kaynaşmamızın yoğun yaşanmasından ötürü iç savaşın kıyısından döndük. Ama bu dayanmaz artık. Bir çözüm bulmak gerekiyor. Barış platformları da tam bu noktada devreye giriyor.  Barış platformu toplumun her kesiminden insanla yaptığı toplantılarla, barışın tahsis edilmesi için gayret sarf ediyor.
Kürt sorunu ve barış süreci ile ilgili son dönemde yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülke Kürt sorunu ile ilgili uzatmaları oynuyordu. Geçmişte Özal’la çok yaklaşılmış bir barış vardı. Ancak daha sonra yetkinin karanlık ellere geçmesiyle barış ortamı yerini tekrar savaşa bıraktı. Kimisi diyor ki ‘’ne oldu da bu barış süreci başladı’’ Yani kaçınılmaz bir şeydi. Devletin uzun yıllardır barışla ilgili kapsamlı bir hazırlığı vardı. Geçmişte çok kez Öcalan ve ekibiyle görüşmeler yapılmış. Karşılıklı birbirlerini öldürdükleri zaman bile yoğun bir görüşme trafiği var. Herkes savaş argümanlarını kullanıyor ama kapalı kapılar ardından konuşulanlar çok farklı olmuş. Türkiye’nin demokratikleşmesiyle birlikte silah bırakırım diyen bir örgüt var. Bir iktidar bu teklifi kabul edecek ve halka benimsetecekti. Tayyip Erdoğan ’ın bunu yapması büyük şans. Erdoğan’ın kişisel karizması birçok yerde ikna edici bir rol üstleniyor. Nitekim AK Parti tabanı Kürt sorununa adil ve eşitlikçi bakan bir taban değil. Biraz tarik etsen MHP tabanından çok farklı tepki vermez. Barış sürecine olumlu bakmasının sebebi, direkt olarak Tayyip Erdoğan ’ın karizması. Belirli bir konsensüs noktası yakalandıktan sonra,  neden örgütle görüşülmesin. 
Siyasetin barışı birazda kendine malzeme ettiği yönündeki görüşe katılır mısınız?
Siyaset maalesef barışı kendi amaçları uğruna malzeme edebiliyor.Bakıyorsunuz hükümet milliyetçi nüfusun yoğun olduğu yerlerde daha milliyetçi bir söylem geliştirirken, kürt kökenli vatandaşların yoğun olduğu yerlerde daha farklı bir dil geliştiriyor. Bu durum barış sürecine zarar veriyor. Ortak bir dilin geliştirilebilmesi lazım. Siz gerçekten analar ağlamasın diyorsanız, daha samimi davranmanız lazım.  Barış sadece iktidar ve örgüt arasında olacak bir şey değil. Olayın çok başka aktörleri de var. Olaya çok farklı açılardan bakanlar var. Sadece sorunu çözmek de yetmez. Yeni bir anayasa yapılması gerekiyor. Şu an da demokratikleşme adımları atılmazsa çok daha kötüsü olabilir. Burada bizlere çok önemli bir rol düşüyor.  Bu konuda baskı yapmamız gerekiyor.
Akil adamlar Marmara Bölgesi’nin ilimizde yaptığı toplantıların organizasyonlarını siz üstlendiniz. Akil adamların performansını nasıl buldunuz yapılan toplantılar amacına ulaştı mı?
Akil insanlar ellerinden geldiği kadarıyla iyi niyetleriyle geldiler ve önemli bir organizasyona katıldılar. Akil insanlar ikna için değil, sorunları masaya yatırmak ve raporlaştırarak hükümete sunmak adına geldiler. Keşke bu yapılabilseydi. Ama maalesef bazı gruplar ve yapılanmalar kendilerine bu şansı tanımadı. Oysa bu insanların niyeti, ben senin görüşünü değiştireceğim değildi, herkesin görüşünü dinlemekti. Maalesef dolu dolu bir program hazırlamamıza rağmen, bazı provakatif gruplar tepkiler göstererek, bu insanları konuşturmadılar. Akil adamların vermek istediği mesajları verebildiğini düşünmüyorum.  Olay sadece Akil Adamların gelmesi de değil, bu konun yerel dinamiklerde tartışılması gerekiyor.
Taksim Gezi Parkı eylemlerinin ve bu eylemlerin ilimizdeki yansımalarıyla ilgili sosyolojik bir tahlil yapmak gerekirse, neler söylersiniz?
Taksim Gezi Parkı imza kampanyaları 2 yıldır devam ediyordu. Burada aslında bir tepki birikimi vardı. Hükümetin başlattığı proje biraz vicdanını sızlatan bir proje idi. Hükümet ağaçları kesecek, AVM yapacak, birileri bundan para kazanacak. Böyle bir duruma herkes karşı çıkar, nitekim karşı da çıktılar. İnsanlar orada ağaç ları koruyorlar ve bir şeyler yapılmasın istiyorlar. Bu noktada halk dinlenmediği için problem büyüdü. Sabah 5’te insanların üzerine şiddetle gidildi. Aniden olayların büyümesini hükümet, dış güçlerin bir oyunu olarak değerlendirdi ama ben öyle düşünmüyorum. Belki provakatif gruplar da bu eylemlere katıldı ama sizin muhalifleriniz de var. Hatta o eylemci grubun içerisinde AK Parti ’ye oy veren insanlarda var. Hükümet bir adım attı. Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tansiyonu düşürdü. Sonra Başbakan eylemcilerle görüştü. Bunlar baştan yapılsaydı böyle olmazdı. Ateşin üzerine su dökmekle benzin dökmek aynı şey değil.  Birçok insan bu eylemlerde ciddi zararlar gördü.  Toplum aydınlarına varıncaya kadar ikiye bölündü. Bir kısmı hükümeti haklı bulurken, diğer kısmı eylemcilerden yana oldu. Bu ayrışmadan çok rahatsızım. Bu tarz toplumsal kutuplaşmalar barış sürecinin temeline dinamit koymaktır. Her ne kadar şu an AK Parti bu tartışmalarla oyunu arttırsa da kamplaşma üzerinden bir siyaset izlememesi gerekiyor. Şu an AK Parti ’nin oyu yüzde 60. Yine de hükümetin daha kapsayıcı bir dil kullanması, barış dili kullanması lazım.
2011’de Ak Parti ’den aday adaylığı süreciniz olmuştu. Siyaseten gelecekte kendinize nasıl bir hedef belirlediniz?  Yeniden aday olmayı düşünüyor musunuz?
Zaten Türkiye’nin sorunları üzerine yıllardır kafa yoran bir insanım. Bundan sonra da sivil toplum çalışmalarımla elimden geldiğince siyasete katkıda bulunmak istiyorum. Siyasete yön verme anlamında sadece siyasete girmek şart değil. Sivil toplum penceresinden de çok daha özgür bir biçimde siyaseti yönlendirebilirsiniz. Bugün baktığımızda sosyal medya ve benzeri araçların gelişmesiyle siyaset böyle bir kulvarda da etkili bir biçimde yapılabiliyor. Ben siyaseti parti anlamında çok beğenmedim. Bir partide siyaset yapmayı düşünmüyorum.
Yaklaşan yerel seçimler barış sürecini sizce nasıl etkiler? Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ve İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan ’ın performansını nasıl buluyorsunuz?
Yerel seçimler barış sürecini Güneydoğu’da gerer ancak Kocaeli’de barış süreci zaten pek etkilenmez. Aslında etkilenmemesi de çok iyi değil. Çünkü ortada dev bir sorun var ancak Kocaelililerin fikri daha ziyade sorunun olmadığı şeklinde. Belki İzmit Belediyesi önemli bir gayret sarf ediyor ama İzmit Belediyesi’nin çalışmaları yeterli değil. Maalesef Büyükşehir Belediyesi için de aynı sorun geçerli.   Gayret var, koşturmaca var ancak kente uygun büyük projelerde eksiklikler var. Ulaşımla ilgili önemli çalışmalar yapıldı. Ama kentin ihtiyaç duyduğu büyük projeler hayata geçirilemedi. Belediye Başkanlarının eleştiriye açık olmaları lazım. İlk zamanların heyecanı kaybolmuşsa, yozlaşma varsa, Başkanların buna önlemler alması lazım. Bir heyecan kaybı olduğunu gözlemliyorum. Özeleştiri yapmaları lazım. n Uygur METE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder